CAFER BİN YAHYA BERMEKİ

Araştırma:1

36 yaşında  İdam edilen  ve Abbasî halifesi Harun Reşid'in önde gelen devlet adamlarından Cafer el-Bermekî (D.758 - Ö.187/803), üstün bir alim, zarif bir edib ve pek cömert bir zengin olarak tanınıp sevilmişti. Çeşitli yerlerde valilik ve komutanlık yapmış başarılı bir idareciydi. Halifenin çok sevip takdir ettiği bir yakını ve yardımcısıydı. Babası Yahya el-Bermekî ise Harun Reşid'in veziriydi.

Harun Reşid, Cafer'i ve çok sevdiği kızkardeşi Abbase'yi yanından hiç ayırmazdı. Sohbet meclisinde onları da hazır bulundururdu. Harun, Cafer ile Abbase'nin aynı meclis ve sofrada meşru olarak buluşup görüşmelerini sağlamak için,  Cafer'e çok fazla yaklaşmamak şartıyla Abbase'yi nikâhlama teklifinde bulundu. Cafer'in kabulü üzerine, Abbase'yi onunla nikâhladı.

Cafer ve Abbase, sohbetlerden sonra Harun kalkıp gidince başbaşa kalırlardı. Cafer verdiği sözün gereği Abbase'ye ilişmiyordu. Fakat Abbase rahat durmadı. Bir fırsatını bularak, zayıf bir anında Cafer'e nikâhın gereğini yaptırdı ve Cafer'den hamile kalarak bir oğlan çocuğu doğurdu. Halifeden korkan Abbase, çocuğu gizlice Bağdat'tan Mekke'ye gönderdi.

Harun Reşid o sene hacca gitmiş ve işin gerçeğini öğrenmişti. Bu duruma fena halde sinirlenmişti. Cafer'in artan kudreti, nüfuzu, bazı icraatları ve harcamaları da halifeyi ürkütüyordu. Nikâhın neticesi ise bardağı taşırdı. Bir hayatla birlikte bir ölüm doğdu. Cafer-i Bermekî, Harun Reşid'in emriyle idam edildi.

Derler ki, Cafer'in babası Yahya o yıl hac sırasında Kâbe'nin kapısında şöyle dua etmişti:

'Allahım! Eğer beni günahlarım yüzünden cezalandıracaksan, çoluk-çocuğum ve mallarımı almakla da olsa senin rızana ulaşmam için cezamı dünyada ver, ahirete bırakma.'

Yahya'nın duası kabul edilmişti. Oğlu Cafer idam edilmiş, kendisi de hapiste ölmüştür.


Araştırma:2

Cafer bin Yahya Bermeki 767 yılında Medine'de doğdu. Babası Harunurreşid'in veziri Yahya bin Halid, annesi Abbasi ihtilalinde önemli rol oynayan kumandanlardan Kahtabe bin Şebib'in torunu Muhammed bin Hasan'ın kızıdır. Babası Yahya oğlunun yetiştirilmesi görevini meşhur kadı Ebu Yusuf'a havale etti. Cafer çocukluk ve gençlik yıllarını Abbasi sarayında geçirdi ve devrin önde gelen kişilerinden çeşitli konularda faydalandı. Çok iyi yetişmesi ve sahip olduğu edebi kültür sayesinde halifenin gözdesi oldu. Cafer 176'da (792-93) Ebu'l-Heyzam'ın isyanı üzerine halife ile birlikte Suriye'ye gitti; ancak halife, kendisi daha yolda iken asinin öldürülmesi üzerine Bağdat'a dönünce cafer bir süre daha Suriye'de kaldı ve Humus'ta çıkan bir karışıklığı bastırdı, aynı yıl batı eyaletleri valiliğine tayin edildi. Mısır Valisi Musa bin Isa zalimce davranışları sebebiyle azledildi ve yerine cafer getirildi. Fakat cafer Mısır'a gitmeyip yerine babasının tavsiyesi üzerine Ömer bin Mihran'ı gönderdi. Mısır valiliği bir yıl kadar devam eden cafer daha sonra Bağdat'a döndü. Suriye'de çıkan olaylar üzerine oraya gönderildi (180/796). Cafer kısa sürede isyanı bastırıp işleri düzene koyduktan sonra o sırada Rakka'da bulunan halifenin yanına döndü. Halife ona bu başarısından dolayı hil'at ve kıymetli hediyeler verdi. Bazı araştırmalarda Taberi'deki bir habere dayanılarak (Tarih, III, 644) cafer'in bir ara vezirlik yaptığı ileri sürülmektedir. İbn Haldun ise halifenin cafer'i "sultan" unvanıyla idarenin başına getirdiğini kaydetmektedir. Ancak Harunurreşid devrinde idari kademelerde sultan unvanının mevcut olduğuna dair kaynaklarda herhangi bir bilgiye rastlanmamaktadır. Muhtemelen İbn Haldun sultan unvanını vezir karşılığında kullanmıştır. Ayrıca cafer'in vezirlik yaptığı bile şüphelidir. Suriye'den döndükten sonra Horasan ve Sicistan valiliğine tayin edilen cafer yirmi gün sonra halifenin muhafız birliğinin kumandanlığına getirildi. Cafer bin Yahya'nın tayin edildiği valilik görevlerinde Bağdat'tan uzun süre ayrı kalamaması halife ile olan yakınlığından kaynaklanmaktadır. Cafer halifeye her hususta yardımcı oluyor ve bazan ona vekalet bile ediyordu. Divan-ı Resail'de halife adına yazılacak mektup ve fermanları kaleme alıyor ve bazı mahkemelerde hazır bulunuyordu. Bu mektup ve fermanlarda kullandığı edebi dil ve ayrıca hukuk bilgisinin derinliği herkesin dikkatini çekiyordu. Cafer bin Yahya Horasan valiliğinden ayrılınca bir süre berid teşkilatının ve darphane ile tiraz atölyelerinin başına getirildi. Bu idari görevlerinin yanında veliaht Me'mun'un hocalığını da yaptı. Me'mun Horasan valiliğine tayin edilince cafer de ülkenin doğu eyaletlerinin idaresinde söz sahibi oldu. Aynı şekilde halifenin diğer oğlu Emin batı eyaletlerinin valiliğine getirilince onun hocası ve cafer'in ağabeyi Fazl da ülkenin diğer yarısını kontrol altına almış oldu. Böylece devlet idaresi babaları Vezir Yahya sayesinde merkezde, oğulları sayesinde de eyaletlerde Bermekiler'in eline geçmiş bulunuyordu. 186 (802) yılında hacca giden halife yanına oğullarını, vezirini ve oğullarının hocalarını da almıştı. Hac dönüşünde halife Enbar yakınında Umr'da konakladı. Mesrur el-Hadim'e cafer bin Yahya'nın derhal idam edilmesi emrini verdi. Bu emir üzerine cafer idam edildi (1 Safer 187 / 29 Ocak 803). Babası Yahya ile kardeşleri de hapse atılarak Bermeki ailesinin iktidarına son verildi. Cafer bin Yahya'nın aniden idam edilmesi kaynaklarda halifenin kız kardeşi Abbasa ile olan gizli aşk macerasına bağlanmaktadır. Ancak cafer'in idamını Bermekiler'in bertaraf edilmesinden ayrı düşünmek ve yalnızca bu sebebe bağlamak mümkün değildir. Cafer bin Yahya Abbasiler döneminin önemli devlet ve kültür adamlarındandır. Cömert bir insan olan cafer şairleri, musikişinas, edip ve alimleri daima himaye etmiştir. Belagatı ve edebi üslubunun mükemmelliğiyle devrinin önde gelen edipleri arasında yer alıyordu. Adına altın ve gümüş sikkeler bastırmıştır.(ayrıca bk. BERMEKÎLER).

Araştırma :3

Fadıl ve Cafer

İzleyen yıllarda oğulları Fadıl ve Cafer de art arda baş gösterip devleti tehdit eden krizleri göğüsleyip çözüme kavuşturmuştur. Mizaçları birbirinden çok farklı olmasına rağmen bu iki kardeş birbirine çok yakındı. Fadıl oldukça ketum biriyken Cafer daha rahat, neşeli bir adamdı. Her ikisi de halife tarafından seviliyordu. Yahya 799’da devlet hizmetinden ayrıldığında yerine zaten “Küçük Vezir” olarak tanınan Fadıl geçti. 

Yine de Cafer daha fazla yetki kullanabilirdi. Ünlü kadı Ebu Yusuf tarafından eğitilen Cafer yakışıklı, nazik, iyi eğitimli, rafine bir gençti. Yetenekli bir idareciydi ve felsefe ile sanatta uzmandı. Yüksek yakaları ve şık giyimiyle Bağdat’ta erkek modasını belirliyordu. Saray mensupları da onun tarzını taklit edip nakışlı türbanla örtülü başlık takıyordu ve kaşlarına düşüp kulaklarının hemen üzerine bukleler halinde inen saçları vardı. Konuşmasındaki zarafet geç İngiliz Rönesans’ının kusursuz süslü ifadeleriyle boy ölçüşecek nitelikteydi. Örneğin, ne zaman bir devlet görevlisi bir hatasından dolayı özür dileyecek olsa Cafer, “Size bahşettiğimiz afla Allah bizden özür dileme yükümlülüğünüzü ortadan kaldırdı; ancak sizinle dostluğumuz karakteriniz hakkında olumsuz bir fikir edinmemize izin vermeyecek kadar derin” cevabını verirdi.  

Rekabet kaynaklı hiçbir kıskançlığın Yahya’nın oğulları arasındaki kardeşlik bağını bozamadığı görülüyor. Harun, Yahya’ya Fadıl’ın hükümdarlık mührünü Cafer’e devretmesini istediğini söylediğinde, Yahya Fadıl’a şunları yazdı: “Emirü’lMüminin -Allah onun saltanatını yüceltsin!- mühür yüzüğünü sağ elinden sol eline geçirmeni emretti.” Fadıl babasının ne demek istediğini anladı ve şu cevabı yazdı: “Emirü’l Müminin’e itaat ediyorum. Kardeşimin refahı benim için bir kayıp değildir ve onun yükselebileceği hiçbir mertebeyi kendi payımdan alınmış görmem.” Cafer görevi devraldıktan sonra Fadıl özellikle askeri konularda halifenin en güvendiği danışmanı olarak kaldı, hükümdarlığa bağladığı batı İran’ın valiliğini yaptı ve Horasan’da görev yaptığı sırada halk tarafından öylesine sevildi ki yirmi bin civarında çocuğa onun adı verildi. 

Cafer’in Harun’un Huld sarayının bir kanadında kendi dairesi vardı, haftada iki kere halifeyle şarap içerdi ve ne kadar sarhoş olursa olsun ertesi sahalı erkenden kalkar ve resmi görevlerim eşsiz bir zekâ ve çabuklukla icra ederdi. Cafer sorun çözmekte ustaydı. Mısır valisi olarak hizmet etmiş, Harun’un özel elçisi olarak Suriye’ye giderek düşman hiziplerin birbirinin boğazını kesmesini engellemiş, istihbarat ağını idare etmiş, hükümdarlığın dokuma imalathanelerini denetlemiş ve darphaneyi yönetmişti. Uzun yıllar boyunca saltanatın mührünü de taşımıştı. Bugünkü modem devlet yönetimi açısından baktığımızda fiilen maliye bakam, ulusal güvenlik danışmanı ve dışişleri bakanıydı. Sonunda Harım onu oğlu veliaht Memun’un eğitiminden sorumlu tuttu. Görevlerinde inanılmaz başarılı olan Cafer bir gece içinde Harun’un nezaretinde, “halifeye sunulan tüm tezkereler hakkında binden fazla karar vermiş ve hiçbiri kanunun izinden ayrılmamıştır.”
 

Araştırma: 4

Cafer Barmaki, Hicri 150 yılında Medine şehrinde dünyaya geldi. Annesi Muhammed bin Hüseyin bin Kahtaba'nın kızıydı. Hanefi hukukçusu Yahya Barmaki Cafer'in eğitiminden sorumluydu. Cafer yakışıklı, güzel konuşan, erdemli bir adamdı, el yazısı güzel, değerli bir yöneticiydi. Eserleri, sözlerinin doğruluğu ve zarafeti bakımından ünlüydü. Aynı zamanda astronomi ve alanla da uğraştı. Jahaz, çok iyi giyimli ve şık bir adam olduğunu, Jafar'ın uzun boynunu kapatacak bir tasma taktığını söylüyor.
Cafer, 176 kameri senesinde (171 Hicri) Mısır hükümetine atandı ancak buradaki hükümdarlığı uzun sürmedi ve Bağdat'a çağrıldı. 180 kameri yılında (175 Hicri) Suriye'de büyük bir isyan çıkmış ve Cafer bir orduyla o topraklara giderek bu isyanı şiddetle bastırmış ve Bağdat'a dönmüş ve Harun'un Memnuniyetine mazhar olmuştu.
Taberi,  İbn Haldun'dan alıntı yaparak şöyle yazıyor: "Cafer'e, tüm hükümetten ve imparatorluğun tüm işlerinden sorumlu olduğunu göstermek için Sultan unvanı verildi, ancak birkaç ay sonra Harun mührü ondan aldı ve verdi. babası Yahya bin Halid'e. Bu olaydan sonra Cafer, Horasan ve Sajistan hükümetine atandı, ancak bu görev sadece yirmi gece sürdü ve Bağdat'a döndü ve Halife, muhafız askerlerinin komutasını kendisine emanet etti. 173 ve 181 kameri yılda (168 ve 176 güneş yılı) basılan Cafer barmaki adı verilen altın ve gümüş sikkelerin örnekleri British Museum'da mevcuttur.

182 kameri yılında (177 Hicri) Harun, veliaht olarak Amin'i, ardından da Memun'u seçmiş ve Memun Horasan'a hükmettiğinden beri bu işi Cafer'e bırakmıştır. taraf. Cafer şiire ve müziğe çok meraklıydı ve Ishaq Musuli'ye göre kendisi de bir müzisyendi ve aralarında dönemin en ünlü müzisyenleri olan İbrahim Musuli ve rakibi İbn Cami'nin de bulunduğu müzisyenler Cafer'in desteğinden yararlandı. müzisyendi ve Cafer'le çok yakın bir ilişkisi vardı ve ona her zaman hayrandı.
Rivayetlere göre Harun, kız kardeşi Abbas ve Cafer'in her zaman yanında olabilmek için bu evliliğin resmi olması şartıyla onlarla evlenmiş, ikisinin de bu şartı yerine getirmemesi, düşüş sebeplerinden biri olmuştur. Barmakyalıların. Abdul Celil Yezdi anlatıyor: "Harun el-Raşid, Afar Barmaki'ye o kadar aşıktı ki, gece gündüz bir saat konuşmadan duramıyordu, ayrıca kız kardeşi Abbas'a karşı da aşırı bir sevgisi vardı ve Halife bunu başaramadı. kız kardeşiyle tanışmak ve arkadaş olmak için bir süre beklemek, çünkü o kınanırdı ve o kız kardeş de olsa, önerdiğin şeyin çiğnenmesi mümkün değildi. tüm akrabalar ve Halife'nin özel türbesi olan Zübeyde ile akraba ve yakınları Abbas'a karşı çıkmış, Cafer ve kız kardeşine sahip olan Halife'nin aşırı sevgisi nedeniyle herkes kıskançlık ateşinde kavrulmuştu. ve Halife Cafer'siz olamazdı. Bir gün Halife Cafer'e, benim arkadaşlığımın doğru olduğunu öğrendiğini ve kız kardeşimin sevgisini, seninle tanışmadan yaşayamayacağımı bildiğini söyledi. Aranızda yatak olamaz ve birbirinizin görüşlerini şeriat açısından tartışmak caizdir.
Bir başka rivayete göre ise bir gün Cafer atına binerek hizmetçisine Esmai'ye vermek üzere bin dinar hazırlamasını söyledi ve o da onu görmeye gitti. Bu görüşmede Esmae, Cafer'i sevindirmeye ve gülümsetmeye çalıştı ama Cafer bin dinarı vermeden gitti. Sekreteri nedenini sordu, Cafer zaten Esmae'ye yüz bin dinar verdiğimi ancak evinde hiçbir şey görmediğimi söyledi. Mandars halısı hariç, bu yüzden onu affetmekte fayda var çünkü mutluluğunu ve minnettarlığını ifade etmek istemiyor.
Bir başka rivayete göre Cafer'in Bağdat'ta mükemmel bir bahçesi vardır ve bir gün Harun ile Cafer o bahçeye giderler. Harun bahçeyi çok beğendi ve bahçıvandan istedi ve böyle bir bahçe yarattığın için benden ödül olarak bir şeyler isteyebileceğini söyledi. Bahçıvan bunu düşünüp Harun'a şöyle dedi: "Barmaki olmadığımı el yazınla yazmanı istiyorum." Harun bu isteğe şaşırdı ve bahçıvanın sırlarının önündeki yazıyı ona verdi. Barmaklıların öldürülmesi emrini verdiğinde, her yerde Barmaklıları arayan ajanları Bağban Cafer'i tutukladı ve onu öldürmeyi planladı. Bahçıvan, Halife'nin el yazısını ajanlara gösterdi. Mektubun gerçekliğinden emin olmak için bahçıvanı mahkemeye götürdüler. Mektubu gören Harun, el yazısını bahçıvana verip onu serbest bıraktığı günü hatırladı.

Mesudi'nin yazılarına göre, "Harun'un yakın akrabası olan Abdülmelik Haşimi, bir gün Bazmi Meclisi'ne girerek Cafer Lab'e şikayette bulunarak Halife'nin kendisiyle ilgilenmediğini ve borçlarının bir milyon dirheme ulaştığını söyledi." borçluların kendisini ve oğlunu da zor durumda bıraktığını, yaşına, özgünlüğüne ve yetkinliğine rağmen kendisine mahkemede herhangi bir görev verilmediğini söyledi. Cafer ona halifenin kendisini tercih edeceğini, borçlarının ödeneceğini söyledi ancak kral da oğluna halifenin hizmetkarlarından birini vereceğine dair söz verdi. Kimse Cafer'in sözlerini ciddiye almadı, ancak ertesi gün Cafer'in arabuluculuğuna göre hak iddia edenlerin tümü halife oldu.

Sahib el-Fakhri şöyle yazıyor: "Cafer ile adı kaydedilmeyen Mısır valilerinden biri arasında kıskançlık ve kin vardı. Bir gün Ja'Ali, Mısır valisine gitti ve ona Cafer'den gelen sahte bir mektup verdi; mektubun sahibini uygun bir şekilde karşılamak istediğini yazdı. Bakanın mührü almak için geldiğinden şüphelenen hükümdar, sahtekarı kabul etti ve ona saygılı davrandı, ancak birkaç gün sonra mektubun gerçekliğinden şüpheye düştü ve değerlendirilmek üzere Bağdat'a gönderdi.



Kaynak: 

1-Yusuf Yavuz, Semerkand Dergisi

2-Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

3-Benson Bobric'in Halifenin İhtişamı (Doğan Egmont: 2016) kitabından kısaltılarak alınmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder