HALİD BİN BERMEK

Bu ailenin Müslüman olarak bilinen ilk üyesi; Halid bin Bermek'tir. Halid'in, ne zaman Müslüman olduğuna dair kesin bir bilgi yoktur. Kuteybe bin Müslim'in Horasan bölgesine yapmış olduğu seferler sırasında İslam'ı kabul ettiğine dair rivayetler zayıftır.  Ancak Şerefname de , Bu ailenin Sa'ab Bin Vakkas tarafından Şama getirildiği ve  burada hiç bir etki altında kalmadan Hicri 647 ile 650 yılları arasında İslam dini ile müşerref olduklarının aktarır.  Halid bin Bermek 100/718 yılında Horasan bölgesinde başlayan ihtilal hareketi içerisinde aktif olarak yer aldı. Hareketin en önemli idari mekanizmalarından biri olan; Nuzera en-Nukeba birimine kabul edildi . 

Halid, Abbasiler nezdinde özel bir mevki ve rütbe bulduğu gibi, çocukları ve ailesinin diğer fertleri de bu makamı buldu. Zamanının büyük alimlerinden biriydi. Tıp ilminde usta ve Beni Abbas hükümetinin ileri gelenlerinden olup, faziletli, asil, cömert, uyanık ve bilgili bir insan olarak kabul ediliyordu. Saffah onu bakanlığa seçti ve onun kalbinde her zaman bir yeri vardı. Halid'in Halife'nin gözünde büyük bir statüsü vardı. Saffah, Halid'i o kadar seviyordu ki, kızı Rita ile Halid'in kızının aynı odada yan yana yatmasına izin veriyordu. Saffah, Halid'e olan sevgisini ve nezaketini göstermek için bir gün ona şöyle dedi: Geceleri uyanıyorum ve bu iki kıza yaramazlık yapıyorum, peçenin kalktığını görünce tekrar takıyorum. Ve bu, bir halifenin vezirine gösterebileceği en büyük nezaketti. Bu sözlerden, kendisi ve babaları Belh'in büyük ve ünlü "Nobahar" ateş çukurunun koruyucusu olan Halid ailesi gibi bir ailede İranlı kızların eğitim örf ve yöntemlerinin ne ölçüde yanlış olabileceği anlaşılabilir. Saffah'ın haremindeki ve sonrasındaki eğitim durumu ve tavırlarında etkili oldu.

Pek çok tarihçi eserlerinde Halid'in niteliklerini övmüştür. Mesudi, Halid'in soyundan gelenlerin atalarının konumuna ve itibarına ulaşamadıklarını yazıyor. Ebu'l-Kasım bin Gassan şöyle yazıyor: "Halid Barmaki hediyelerle, cömertlikle ve sadakatle dünyanın lideriydi. Tavakib gibi vesilelerle ve alaylarda süslendi, lütufla kutsandı ve terbiyesiyle meşhur oldu. asil ve şerefli tavrıyla tanınıyordu 

Mansur'un Bağdat'ın inşası sırasında Kasri kemerini yıkıp içindeki malzemeleri kullanarak şehri inşa etmek istediği rivayet edilir. Bu konuyu Halid ile görüşmüş, Kasri kasasının yıkılmasına karşı çıkmış ve bu işin maliyetinin çok yüksek olduğunu söylemiştir. Mansur, Halid'in fikrini kabul etmeyerek binanın yıkılmasını emretmiştir ancak bu işin maliyeti çok yüksek olmuştur. Halife'nin yıkım operasyonunu durdurmayı düşündüğü. Halid yine aynı fikirde değildi ve insanların Halife'nin Kasri Kemeri'ni yok etmeyi hak etmediğini söyleyeceğini söyledi. Halife onun fikrini kabul etmedi ve operasyonu durdurdu.

H. 143'te Halid  Kürt isyanını bastırdıktan sonra Musul hükümetine vali olarak  atandı. Bu görev sırasında Hasan ve Süleyman adlı iki kardeşi de onun vekili oldu. H. 143 ile 147 arasında Halid. Taberistan'ın idaresini elinde bulunduruyordu ve aynı yıllarda Damavendra mahallesindeki "Masamghan" hükümetini ortadan kaldırdı. Aynı zamanda torunu Fazl bin Yahya doğup Harun'un süt kardeşi olmuş ve Halife, sarayda önemli görevlerde bulunan Yahya bin Halid'i Harun'u büyütmekle görevlendirmiştir. Taberi'nin yazılarına göre Ümmü Halid, Yezid'in kızıydı ve Halid'in eşi, Halife Safah'ın adı Rita olan kızını emziriyordu ve Halife'nin karısı da Halid'in kızıydı.

Halid iki kez Musul valiliğine atandı ve ömrünün sonuna kadar bu görevi sürdürdü. Yunanistan'a yapılan saldırının ajanı oldu ve H. 160 yılında Samalo kuşatmasında büyük bir kahramanlık gösterdi.

İhtilal ordusu başkomutanlığına getirilen Kahtebe bin Şebib'in ordusunda önde gelen komutanlardan biri oldu.  Cürcan şehrinin Abbasi güçleri tarafından ele geçirilmesinden sonra ele geçirilen  ganimetlerin, askerlere taksim edilmesi görevi Halid bin Bermek' e verildi.  Halid'in yapmış olduğu hizmetler Abbasiler tarafından takdir edildi. Abbasilerin ilk veziri olarak şöhret bulmuş olan; Ebu Selerne el-Hallal'in (Hicri:Recep 132)/ Şubat-Mart 750 (Miladi)tarihinde bir suikasta kurban gitmesinin ardından, halife, Halid bin Bermek'i Harac divanına atadı. Halid bin Bermek, Bağdat şehrinin kurulmasında büyük bir gayret gösterdi. Mehdi'nin veliahtlığına karşı çıkanları İktif etmede aktif rol oyadı. Mansur tarafından 158/774 tarihinde Musul yöneticiliğine atandı. Halife Mehdi tarafından 163/779 tarihinde Harun Reşid'in eğitimi ve ona verilen yerlerin idaresi ile görevlendirildi. Halid ,165/781 tarihinde vefat ettiğinde geride tecrübe sahibi oğlu Yahya'yı bıraktı


Başka bir araştırma

Halid

Yeni imparatorluk yönetiminin şekillenmesinde Bermekiler çok etkiliydi. Aşiretin reisi Kuzey Afganistan’daki Belh şehrinde bulunan Budist manastırıyla güçlü bağları olan Halid el-Bermeki’ydi. Tapınak manastırlarından en önemlisi tüm Orta Asya'nın Budist yükseköğrenim merkezi haline geldi. Merkezin Sorumluluğu Bermekler adı verilen ve bu şekilde aile adına dönüşen bir rahip soyuna verilmişti ve Halid manastırın başrahibinin oğluydu. Halid’in babası bürokratik işlerinin yanı sıra çeşitli Sanskritçe metinlerin tercümesine de nezaret etmişti. 

705 yılı civarında İslam’ı benimseyen aile, tanınmış olduğundan devlet işlerinde önemli bir rol oynamaya başladı. Halid el-Bermeki son Emevi halifesinin ordusuna komuta ediyordu; Irak’ta hizmet vermiş, fakat ayrılarak Horasan isyanının başını çeken (Abbasilerin iktidara gelmesine büyük katkısı bulunan asi general) Ebu Müslim’e katılmıştı.

749’da Ebu’l-Abbas Seffah Kûfe’de halife ilan edildiğinde Halid onun başkâtibi oldu. İki yıl sonra, 751’de Beyt’ül-malin idaresine getirildi. Halid’in yaptığı yenilikler arasında vergileri ve diğer gelirleri (cetvellerin yerine) ana hesap defterlerine kaydetmek vardı. Dindar, akıllı, becerikli, bilgili ve insancıl biri olarak tanımlanan Halid çeyrek yüzyıldan fazla önemli yetkiler kullandı ve böylece ailesinin servet ve gücünün temellerini oluşturdu. Bağdat’ı kurma şerefi Mansur’a atfedilse de planlan çizen ve (neyse ki) Mansur’u Bağdat’ın güneyindeki antik Pers başkenti Ktesifon’u yerle bir etmekten vazgeçirmeyi başaran Halid’di. Aslında Mansur şehre egemen olan büyük tuğla kemerin taşlarını yağmalamak istiyordu. Halid, inşa etmeyi planladığı yeni metropolisin yanında, burayı “metruk bir harabe” olarak koruduğu takdirde Mansur’u saygınlığını artıracağına ikna etti. Mansur Halid’e İran’daki Acem eyaletinin ve daha sonra Taberistan’ın eyalet valiliği gibi birkaç önemli görev de verdi.

Bu arada, Halid’in 738 yılında doğan oğlu Yahya kamu hizmetine girmiş, önemli mevkilere yükselmiş, 758’de İran’a giden Mehdi’ye (veliaht olduğu sırada) eşlik etmiş ve 709’da Bağdat’a döndüğünde babasının başyardımcısı olarak Beytü’l-mal idaresinde önemli rol oynamaya başlamıştı. Halid Musul’a gittiğinde Yahya Azerbaycan valiliğine atanmıştı. Mehdi’nin onu on beş yaşındaki oğlu Harun’un öğretmem ve muhafızı olarak görevlendirdiği 778 yılma kadar bu görevi sürdürdü. Yalıya ertesi yıl Harun’a ilk Bizans seferinde eşlik etti ve Halid 781’de Musul’da öldükten sonra imparatorluğun batısının idaresinde Harun’a yardımcı oldu.

O tarihe kadar Abbasi hanedanı Bermekilerle tek bir aile gibi iç içe geçmişti. Halid, Seffah ile öylesine yakındı ki kızını önceki halifenin eşi emzirmiş, halifenin kızını da Halid’in eşi emzirmişti. Yahya'nın iki büyük oğlu Fadıl ve Cafer Hayzüran’ın Harun’u doğurduğu tarihlerde doğmuş ve anneler onları birlikte emzirmişti. Ve tabii ki Mehdi 785’te Gürgan yolunda öldüğünde hem Harun hem de Yahya onunla birlikteydi.

Bermekilerin hizmetleri sırasında büyük servet biriktirmiş, Bağdat’ın doğusunda, Dicle kıyılarında muhteşem bahçeleri olan saraylarını inşa edip lüks içinde yaşamakta olmaları şaşırtıcı değildi. 


Fadıl ve Cafer

İzleyen yıllarda oğulları Fadıl ve Cafer de art arda baş gösterip devleti tehdit eden krizleri göğüsleyip çözüme kavuşturmuştur. Mizaçları birbirinden çok farklı olmasına rağmen bu iki kardeş birbirine çok yakındı. Fadıl oldukça ketum biriyken Cafer daha rahat, neşeli bir adamdı. Her ikisi de halife tarafından seviliyordu. Yahya 799’da devlet hizmetinden ayrıldığında yerine zaten “Küçük Vezir” olarak tanınan Fadıl geçti. 

Yine de Cafer daha fazla yetki kullanabilirdi. Ünlü kadı Ebu Yusuf tarafından eğitilen Cafer yakışıklı, nazik, iyi eğitimli, rafine bir gençti. Yetenekli bir idareciydi ve felsefe ile sanatta uzmandı. Yüksek yakaları ve şık giyimiyle Bağdat’ta erkek modasını belirliyordu. Saray mensupları da onun tarzını taklit edip nakışlı türbanla örtülü başlık takıyordu ve kaşlarına düşüp kulaklarının hemen üzerine bukleler halinde inen saçları vardı. Konuşmasındaki zarafet geç İngiliz Rönesans’ının kusursuz süslü ifadeleriyle boy ölçüşecek nitelikteydi. Örneğin, ne zaman bir devlet görevlisi bir hatasından dolayı özür dileyecek olsa Cafer, “Size bahşettiğimiz afla Allah bizden özür dileme yükümlülüğünüzü ortadan kaldırdı; ancak sizinle dostluğumuz karakteriniz hakkında olumsuz bir fikir edinmemize izin vermeyecek kadar derin” cevabını verirdi.  

Rekabet kaynaklı hiçbir kıskançlığın Yahya’nın oğulları arasındaki kardeşlik bağını bozamadığı görülüyor. Harun, Yahya’ya Fadıl’ın hükümdarlık mührünü Cafer’e devretmesini istediğini söylediğinde, Yahya Fadıl’a şunları yazdı: “Emirü’lMüminin -Allah onun saltanatını yüceltsin!- mühür yüzüğünü sağ elinden sol eline geçirmeni emretti.” Fadıl babasının ne demek istediğini anladı ve şu cevabı yazdı: “Emirü’l Müminin’e itaat ediyorum. Kardeşimin refahı benim için bir kayıp değildir ve onun yükselebileceği hiçbir mertebeyi kendi payımdan alınmış görmem.” Cafer görevi devraldıktan sonra Fadıl özellikle askeri konularda halifenin en güvendiği danışmanı olarak kaldı, hükümdarlığa bağladığı batı İran’ın valiliğini yaptı ve Horasan’da görev yaptığı sırada halk tarafından öylesine sevildi ki yirmi bin civarında çocuğa onun adı verildi. 

Cafer’in Harun’un Huld sarayının bir kanadında kendi dairesi vardı, haftada iki kere halifeyle şarap içerdi ve ne kadar sarhoş olursa olsun ertesi sahalı erkenden kalkar ve resmi görevlerim eşsiz bir zekâ ve çabuklukla icra ederdi. Cafer sorun çözmekte ustaydı. Mısır valisi olarak hizmet etmiş, Harun’un özel elçisi olarak Suriye’ye giderek düşman hiziplerin birbirinin boğazını kesmesini engellemiş, istihbarat ağını idare etmiş, hükümdarlığın dokuma imalathanelerini denetlemiş ve darphaneyi yönetmişti. Uzun yıllar boyunca saltanatın mührünü de taşımıştı. Bugünkü modem devlet yönetimi açısından baktığımızda fiilen maliye bakam, ulusal güvenlik danışmanı ve dışişleri bakanıydı. Sonunda Harım onu oğlu veliaht Memun’un eğitiminden sorumlu tuttu. Görevlerinde inanılmaz başarılı olan Cafer bir gece içinde Harun’un nezaretinde, “halifeye sunulan tüm tezkereler hakkında binden fazla karar vermiş ve hiçbiri kanunun izinden ayrılmamıştır.”
 

 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder