ŞEMSEDDİN EBU ABBAS AHMED

 Şemseddin Ebu'l Abbas Ahmet El hoy'i olarak bilinen  ünlü İslam Fıkıh alimi, Şemskilerin  ilk dedesi  olan ŞEMS lakaplı Şems'ül Mülk Emir Cafer'in torunlarındadır. 1187 yılında  Hoy'da dünyaya gelmiştir. Şam,kahire,Kudüs ve Besni'de kadılık yapan Ünlü Kadilkudat Şihabeddin Muhammed Zilani'in Babasıdır. Ayrıca Abbas  isminde  bir oğlu daha vardır. Şemskiler Muhammed Zilaninin soyundandır. Ebu'l Abbas Arap dünyasında  Peygamber soyundan olanlara verilen bir lakab olarak bilinir. Bu lakabın Şemseddin'e neden verildiği, abbasiler döneminde Mekke'de Abbasiler ile iç içe  150 yıl yaşamalarından ve aralarında evlilikler yapmalarından dolayı verilmiş olabilir. Bu nedenle  ailede zaman zaman  kullanılan  bir lakaptır. Miladi 7.yüzyılda aynı aileden  olup Musul civarında yaşayan Ebu Abbas Ahmed  isimli bir zat daha vardır.

Hoylu Şemsüddin Hoyî olarak mehur olan Abu’l-Abbas Ahmed bin Halil bin Saadet bin Şems , ilk tahsilinden sonra Horasan’a gitmiş ve İmam Fahr-i Razi mahzarında bulunmuştur.

Danışmendname-i Azerbaycan  kitabının yazarı merhum Muhammed Ali terbiyeti  bu eserinde  Şemseddin'i anlatırken ondan övgü ile söz eder ve  bir çok ulema, Kadı  ve talebe yetiştirdiğini ifade eder.

Fesih bir dil ve üstün bir anlatım kabiliyetine  sahip idi, bu yüzden anlatım ve gramer üzerin yazmış olduğu Nahvyi kitabı oldukça  popüler olmuş ve hemen hemen  bütün medreselerde  okutulmuştur.

Kur'an-ı Kerimin  tamamını ve tesfirini  ezberlemiş ve  bu hususta bir çok eser yazmıştır. Ayrıca  ilim, fıkıh, Nahvy,islamda Usul ve esaslar ve Şam  Eyyubileri Sultanı İsa Bin Ebibekir bin  Eyub için "Tesnifehai"  isimli bir eser de yamıştır. 

Sonraları Moğol saldırısı yanısıra Celaleddin-i Harzemşah'ın da katliamlarından kaçarak  Şam’a yerleşmiş ve Dımeşk Eyyubilerinden olan Melikü’l-Müezzem zamanında Dımeşk’ta yaşamıştır.  Eyyubi padişahı  Melik-ül Adil hanifi mezhebinden  olmasına rağmen ,Şafii olan Şemsüddin’e Dımeşk'ın   kaziyulkudat (Kadılar kadısı) makamını ona vermitir. Şemsüddin’in en önemli eserlerinden biri de kendi hocası olan Fahr-i Razi’nin Mefatihu’l-Geyb 'ın vefatından sonra ona ait olup yarım kalan  ait  tefsirini tamamlamıştır.


hocası olan Fahr-i Razi’nin ŞEMSEDDİN'e Verdiği Bir Öğüt Üzerine Şemseddi'in Yazdığı Mektup:


ibni arabiye açık tebliğ


Fahrettin Razi, öğrencisi hoylu Şemseddin Ahmed'e der ki:

ibni Arabiye öğüt vermeye  bile değmez. Onu kal'e alma.çünkü bir şeyi sadece kendisinin bildiğini iddia eden kimseye verilecek tek cevap onu umursamamaktır.

Fakat Razi'nin öğrencisi ibni arabiye yanlış yoldan dönmesi için yine de bir mektup yazmaya kararlıdır. 


Muhammed! ben Şemseddin Ebu Abbas Ahmed,mekke'den tanırsın.


Seni ikiyüzlülükten tenzih ederim.ama bilmelisin ki kalbin başka şeyi,destek verdiğin kimseler başka şeyi hedefliyor.sen bir arapsın.oysa fütüvvet teşkilatı arap karşıtlığı için kurulmuş bir loncadır.peygamber islam'ına karşı geliştirilen 'veliler' ocağıdır.sen kalbine danışarak peygamberden hadis aldığını söylerdin!hatta bu hadisleri en sağlam rivayetlere bile tercih ederdin.peki tuttuğun bu yolun hadis uydurmacılığından farkını izah edebilir misin!ya keşifle elde ettiğin bilgiyi cebrail'in getirdiğinden üstün tutman? bu kapı kuran'a meydan okumaya açılmaz mı?


Muhammed! halifeniz, arap olmayan bütün müslümanları ,emevi zulmünden öç almak için topladı.bunu biliyorum ve onların üç gıdası olduğunu görüyorum.

İlki babil-kabala tasavvufu,ikincisi semerkant merkezli manicilik,üçüncüsü de fars şiiliği. ben hz. muhammed'e inan kitapta bunlara benzer şeyler bulamıyorum.

sen bulabiliyorsan yolunda devam et!


Çevrene bir bak!halifeniz dahil,kendinden başka bir arap bulabilecek misin?tasavvufun coğrafyasına bir bak,senden başka kaç tane arap var!evrensel dini yöreselleştirmiyor musunuz?


muhammed! hiç kuşkulanmıyor musunu çevrenden?sen namaz kılıyordun.peki sarhoş hasan sabbah'ın fedailerinin taş attığı yere taş atmak huzurunu bozmuyor mu?onun oğlu nureddin'in 'ruhu ibadet değil irfan temizler' sözünden bizar değil misin?


Muhammed! bu sözleri asla ırkım lehine söylediğimi sanmayasın.ben ki bir türkmenim.şeytan hangi topluma kavimcilik damarından girmiş ve onlara sihir-gizem tohumları ekmişse o toplum iflah olmamıştır.açıktır ki ardına düştüğün yol kuran'la bağını koparmıştır.


halife herkesten göründüğü için çok insan toplayabilir.çok taraftar,ona güven verebilir!hastaları tedavi etmeyi,onlara hizmet etmeyi amaçlayan tıbbı da belki bu nedenle küçümsüyorsun.hocama hitaben 'allah sana ahırette hekimlikten mi soracak' diyorsun.peki muhammed! hesap gününde allah sana ebced hesabını ve harflerden hangi anlamları çıkardığını mı soracak?


Bu mektubumun sonudur.selam doğru yol üzere olanlaradır.




Ünlü arif Şems-i Tebrizî’nin söylediklerinden toplanan Makalat-i Şems adlı eserde onun Dımeşk’te Şemsüddin Hoyî’nin Derslerine katıldığını görmekteyiz (Müvehhıd .1379: 51). Şems-i Tebrizî de Şems-i Hoyî gibi Şafii’dir. Tebrizî ondan çok fazla saygı ile bahsetmektedir. Makalat Hoyî’nin kendi öğrencilerini iki sehefi (hoca yerine kitaptan ilim öğrenen) ve mutasarrif-i sohen olarak iki gruba ayırdığını söylemektedir. 


Şems-i Tebrizi Dedemiz şemseddin'in Derslerine katılırken kendisinden öğrendiği hadis ve öğütleri MALAKAT-I ŞEMS BÖLÜM 13'te  şöyle aktarmaktadır.

Koruktan zamanla helva yaparlar.

Bana ne zaman söverlerse hoşuma gider, övdükleri zaman da üzüntü duyarım. Çünkü övme öyle olmalıdır ki, arkasından sövme olmasın. Yoksa o övüş münafıklık olur. Nihayet münafık kâfirden de beterdir. Âyette de işaret buyurulduğu gibi münafıklar cehennemin en derin yerindedir. Kâfir dedi ki, «Bu sefer gel de beraberce Şam'a gidelim, güz gelir gelmez gidelim.» Benim hiç ilgjm yok, bu müritler ahmak insanlardır. Her biri bir yıllık kazancını, şunu al da git, diye bana verselerdi,Hümam da iki üç dirhem buna kalsaydı, on iki bin dirhem tutardı. Ben gizlice haber gönderir, derdim ki: «Ey Mevlânâ, epeyce para toplandı kalk gidelim!» Onu kaldırırdım. Onunla bir müddet hoş geçinir ve yine dönerdik. Bunu anlatırken hatırıma meşhur vaiz hikâyesi geldi:

Vaizin biri, konuşmasının en hararetli bir yerinde mecliste bulunan cimri bir zengini harekete geçirmek için, «Ey cemaat!» dedi. «Bana Allahsal bir ilham geldi. (M. 165) Bu saatte şurada oturmuş olan bu efendinin güzel, ince ve şerefli hatırından geçiyor ki, gideyim, vaktin şu vaizi olan bilginin başına Allah rızası 'için hemen şu makamda yüz dinar saçayım.»

Cimri zengin dedi ki: «Ey vaiz efendi! Size gelen o ilham sizin gönlünüzün sefasından, sizdeki iyi niyet yönündendir. Ama Allahın yüz bin laneti benim hatırıma olsun ki, asla böyle bir şey düşünmedim.» Bu böyle geçti... Bakalım herkes bu ırmaktan nasıl geçecek?

Şam Kadısı Hoy'lu Şemseddin'e eğer kendimi ver-scydim, ömrünün sonuna kadar işi düzelecekti. Ancak ona hile yaptım o da o hileyi yuttu. Vay o güne ki ben hileye başlamayayım! Zaten işim ne? Hileden başka ne yaparım? Allahnın da işi budur. Hile etmek. Bugün gidelim diye bir at alırsam ne olur. «Gitmeni istemiyorum,» diyorsun. «Böyle olmaz. Sana bir at alayım ama, yine burada kal, gitme.» Senin söylediğin bu söz bile bir hile ve mekirdir. Benim işim yok. Müslümanlık, arzusuna karşı gelmek, nefsine uymaktır.

Kâfirlik de kendi keyfine uymaktır. Diyelim ki, biri imana gelmiştir. Bunun anlamı şudur: «Ben artık arzularıma, nefsime uymayacağım, buna söz verdim.» Bir başkası da, «Bu benim işim değildir,» dedi, «Ben bunu yapamam, ancak haraç verir, kendi keyfimce yaşarım.» Peygamber de buna razı oldu kabul etti, kâfire berat verdi ve buyurdu ki, «Her kim bir Zim-mî'yi yani Müslüman olmayan bir insanı incitirse beni incitmiş gibi olur.» Ama başka biri de diyor ki: «Ben Müslümamm, artık heva ve hevesten de üzgünüm.» Ama istiyorum ki, o ne haraç versin ne de arzularından vaz geçsin. «Müminim, Müslümamm,» diyor ama imanı yoktur. «Dürüst adamım,» diyor ama dürüst değildir.

Sana, «Dostunum, senin uyruğunum,» der ama değildir. «Beyazım,» der ama siyahtır o, «Doğan kuşuyum,» der.

Hayır, kargadır. Mümin üzerine şükretmek gerektir, çünkü kâfir değildir. Kâfire de münafık olmadığı için şükretmek gerektir.

Garip hadisler arasında anlatırlar. Ama bu pek yaygın değildir. Cehennem halkı cehennemi boşalttıkları zaman, en alçak ve derin yerleri bomboş kaldığı, kapıları kapandığı sırada cehennem harap bir boş eve dönerken münafıkların feryatları

duyulur. Onlara sorarlar: «Siz nasıl bir toplumsunuz ki, herkes burayı boşalttığı halde siz hâlâ içerdesiniz!» «Bizler nifak ehli kişilerdeniz bizim için ne kurtuluş umudu kalmıştır, ne de burada kalmak imkânı.»

(M. 166) Bu hadisi de Kadı Şemseddin-i Hoyi ders sırasında anlatmıştı. Ama yaygın değildir ancak manaya âşinâ olan, işin iç yüzünü bilen kimse bundan bir pay çıkarır. Bugün bir açık nifak vardır bir de gizli nifak. O açık nifak bizden ve

dostlarımızdan ırak olsun ama insanoğlunun yaratılışında olan o gizli nifakı da ondan söküp atmaya çalışmak gerektir. Yine hadiste, «Mümin, Müminin aynasıdır,» buyurulmuştur. Bundan daha önemlisi, «Hak kulun aynasıdır, kul da hakkın aynasıdır,» anlamına gelen hadislerdir.

Olgun söz böyle dolgun olur.(Şems-i tebrizi-Malakat- Bölüm 13)



Şemseddin Ebu'l Abbas Hicri takvime göre ;Şevval ayının 7. günü 637 yılında Günümüz Miladi takvimine göre ise 1 Mayıs 1240  yılında vefat etmiştir. Şemseddin  Şam'da   Kasyun Dağının eteğindeki El Kasiyun Mezarlığında bulunan kendine ait türbeye defnedilmiştir.Abbas ve Lakabı Şihabuddin olan Muhammed isimli iki oğlu vardır. Abbas hakkında  henüz bilgi elde edilmemiş olup, diğer oğlu Şehabeddin Muhammed Zilani'nin de  mezarı bu türbenin içindedir.

(Kazvini .1366: 258; Nasiri .1382: 214). 


Özellikle Ağrı çevresindeki Şemskilerin Seyyid Mele Şemseddin dedikleri zat budur. Şam Eyyubileri  sultanı İsa Bin melik Adil Şemseddin'in büyük alimler yetiştirmesi için  kendisine verdiği büyük yetkiler, yanında ayrıca Kadilkudat(Kadılar kadısı) ünvanını da genç yaşta kendisine vermesi bu Şahsın ne denli büyük bir alim olmasından  kaynaklanmaktadır.(Kamus'ul Alam)


ARAŞTIRMA 3

Ahmed el huveyyi hayatı hakkında bilgi Mumsema AHMED EL-HUVEYYΠ


Şafiî mezhebi kelâm âlimlerinden. İsmi, Ahmed bin Halîl bin Se’âde bin Ca’fer bin Îsâ el-Huveyyî olup, künyesi Ebü’l-Abbâs’dır. Huccet-ül-İslâm, Şemsüddîn. Kâdı’l-kudât gibi lakablarla tanınmıştır. 583 (m. 1187) senesinde, Azerbeycan’ın Huvey kasabasında doğdu. 637 (m. 1240) senesi Şa’bân ayında Şam’da vefât etti. Doğum ve vefâtı için başka târihler de bildirilmiştir.

Ebü’l-Abbâs el-Huveyyî hazretleri, doğduğu ve yetiştiği Huvey kasabasında, Horasan ve başka yerlerde ilim öğrendi. Büyük İslâm âlimi İmâm-ı Fahreddîn-i Râzî hazretlerinin talebesidir. Ayrıca, İmâm-ı Râfi’î, Alâüddîn-i Tâzîsî Müeyyed et-Tûsî. İbn-üs-Salâh, İbn-üz-Zebîdî ve daha birçok âlimden ilim öğrendi. Kendisinden ise; Tâcüddîn bin Ebû Ca’fer, Ebû Amr bin Hâcib, Cemâl Muhammed bin es-Sâbûnî, oğlu Kâdı’l-kudât Şihâbüddîn Muhammed ve başka zâtlar ilim öğrenip rivâyetlerde bulunmuşlardır.

Ahmed el-Huveyyî hazretleri, fıkıh, tefsîr, hadîs, usûl, nahiv, cedel, hikmet (fen ilimleri) ve diğer birçok ilimde söz sahibi yüksek bir zât idi. Birçok kitap ezberlemiş idi. Dînin emirlerine uymakta çok gayretli idi. Haram ve şüpheli olan şeylerden çok sakınır, böyle takvâ ehli kimselere çok hürmet ederdi. Talebeleri yetiştirmekte de pek mahir idi. Hüsn-i hulk sahibi idi. Ahlâkının güzelliğine herkes gıbta eder, imrenirdi. Herkese karşı tatlı dilli ve güler yüzlü idi. Zarif, kibar, kerâmetler, faziletler sahibi, çok kıymetli bir zât idi. Çok mütevâzi idi. Bunlar ve bunlar gibi başka güzel sıfatları ile, herkesin sevgisini, hürmetini kazanmıştı. Kur’ân-ı kerîmi çok güzel okurdu. Şam’da kadılık yaptı. Ba’zan namaz vakitleri hâricinde Şam Câmii’ne gelirdi. Orada birçok kimse, çocuklar gibi, bu zâtın yanında toplanırlardı ve kırâatlerini (Kur’ân-ı kerîm okumalarını) kontrol ettirirlerdi.

Ebü’l-Abbâs Ahmed bin Halîf el-Huveyyî hazretleri, çeşitli ilimlere dâir birçok eser yazmış olup bunlardan ba’zılarının isimleri şöyledir. Ravd-ül-bâsim, Şerh-ül-irşâd li Muhammed-il-Âmidî, Yunâbi’ül-ulûm, Kitâbün fîn-nahv, Kitâbün fîl-arûz, Muhtasâr-ün-nefâis (Arâis-ün-nefâis).



1) Tabakât-üş-Şâfiiyye cild-8, sh. 16

2) Şezerât-üz-zeheb cild-5, sh. 183

3) El-Bidâye ven-nihâye cild-13, sh. 155

4) Kâmûs-ül-a’lâm cild-4, sh. 2872

5) El-A’lâm cild-1, sh. 120

6) Mu’cem-ül-müellifîn cild-1, sh. 216

7) Zeyl-i Ravdateyn sh. 169

Devamı gelecek.....



Derleme : Memedé Kazım

www.semskiasireti.com



UYARI: Bu sitedeki bütün materyallerin her hakkı saklıdır. İzin alınmadan ve kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz ve kopyalamak suretiyle elektronik ortamda kullanılamaz ve kitaplaştırılamaz.

Not:Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir. Yazılan yorumlardan www.semskiasireti.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder